Likya Yolu'na Dair Etkinlik ve Arkeoloji Yazıları
Sayısız uygarlığın kurulmuş olduğu büyük bir coğrafyayı sınırları içerisinde barındıran Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en zengin arkeolojik mirasının da sahibiydi. Ama ne yazık ki Avrupa’nın tarihi eser avcılığının başladığı 19.yy da en zayıf dönemini yaşıyordu. 18. yüzyıla kadar imparatorluk sınırları içerisinde arkeolojik araştırma yapmak büyük bir cesaret isterdi ve bu aynı zamanda tehlikeli bir maceraydı. 19.yy da politik ve coğrafik açıdan hırsız Avrupa için şartlar elverişli hale gelince bu topraklarda araştırmalarda o oranda arttı.
1830’ lu yıllardan itibaren Avrupalı konsolosluk görevlileri, seyyahlar, eski eser meraklısı zenginler, yol yapımı ve demiryolu yapımı için Avrupa’dan gelen mühendisler Osmanlı topraklarında kazılar yapmaya ve buldukları eserleri ülkelerine nakletmeye başladılar. Gelenler bilim için kültür için değil, öncelikle yağmalamaya ve kaçırmaya yani hırsızlık için geliyorlardı. Efes Artemis Tapınağı sütun kabartmaları, Bergama Zeus Tapınağının tamamı, Ksanthos anıtları ve Truva hazineleri kaçırılan, çalınan eserlerin binlercesinden sadece birkaçıydı. Muhteşem Trysa Heroon’uda bu talan süresince Avusturyalı Otto Benndorf tarafından Viyana’ya taşındı. Özellikle İngiliz, Fransız, Alman ve Avusturyalılar arasında bir tarihi eser kaçırma yarışı vardı. ANADOLU YAĞMALANIYORDU.
Avusturyalı Julius August Schönborn 1841 yılında bulduğu anıtı, 1842 yılında Viyana’ya taşımak ister ancak izin alamaz. 1881 yılında Otto Benndorf liderliğinde mimar G.Niemann, Dr. Felix von Luschan ve fotoğrafçı Wilheim Burger tarafından anıt tekrar araştırıldı. Heinrich Kiepert’ de haritaları çizdi. Bu hırsızlığın sponsoru da Kont Karl von Lanckoronsky idi. Heroon 22x26 metre boyutlarında temenosla çevriliydi. 211 metre uzunluğunda kabartmaların bezediği duvarlar 3 metre yüksekliğindeydi.
Duvarları dönen 2 sıralı frizde mitelojik savaş sahnelerinin konu olduğu 600’ den fazla figür işlenmişti. Trysa Heroonu 1882-1883 yıllarında Otto Benndorf’ un gelişmiş bir iş bitirici becerisiyle dönemin Osmanlı Sultan’ ından aldığı izinler sonrasında parçalara ayırdığı anıtı, bu iş için yaptırdığı uzunca bir dağ yolundan, ağaç kazıklarla kıyıya taşır. Buradan da gemilerle Viyana’ya götürmüştür. Heroonla birlikte Dereimis ve Aiskhylos lahidi de Antikensammlung müzesine götürmüştür. Benndorf, Osmanlı Sultan’ının Trysa Anıtı’nı Avusturya İmparatoru’ na armağan etmeye ikna etmiştir. Heroonun sahibinin mezarı olan Likya tipi kaya mezarı da yerinden oynatılmış ancak teknik yetersizlik yüzünden götürülememiştir. Tarihin acı tarafına bakın ki Otto Benndorf’ un 1905 yılında Anadolu’ dan çaldığı son şey bu kez bir tarihi eser değil, ölümcül bir virüs olmuştur. Bu virüs nedeniyle de 1907 yılında ölmüştür.
Avrupalı arkeologlar bu eserleri “ değer bilmez Türklerin” elinde bırakmamayı ve göz alıcı görkemli eserleri kendi ülkelerine kaçırmayı kendilerine bir hak olarak gördüler. Bu eserleri ülkelerine kaçırmak için hükümdar ve hanedan üyelerini padişah nezdinde aracı ve ricacı yaparak, Osmanlı’nın dar zamanlarının sonsuz fırsatında kolayca ikna ettiler. İkna edemediklerini de çalmaktan geri durmadılar. Eserleri yerinde korumak hiçbir Avrupalı bilimsever arkeologların aklına “işine” gelmemiştir. Bugün Demre-Kaş karayolu üzerinde ki Gölbaşı Köyü, bir zamanlar bu muhteşem heroona ev sahipliği yapıyordu ve bugün yerinde sadece yeller esmektedir. Bu meşhur heroon da ait olmadığı Avusturya topraklarında zorunlu ve umarım geçici tutukluluk günlerini yaşarken, onu ziyaret edenlerin gözlerini kamaştırmaktadır.
"Geçmişte Likya Coğrafyası ve Günümüz Karşılaştırması"
Eylül 2022
Avrupalı Seyyahların Seyahat Hazırlıkları
Eylül 2021
Antik Dönemde Strabon'un Likya Coğrafyası
Eylül 2021
Likya'lılar ve Luvi Dili ve Türkçe Benzerlikler
Eylül 2021
Tarihte Anadolu'da Yapılan Keşif Gezileri
Eylül 2021
Likya'da İlginç Bir Ressam Portresi
Eylül 2021